13 Mayıs 2012 Pazar






Zeus heykeli

 MÖ 450 yılında Yunanistan'daki Olimpos'ta (Olympia) yapıldı. Heykel, Yunanlıların baş tanrısı Zeus için yapılmıştır.

Zeus heykeli, Atina'daki Parthenon Tapınağı için Athena heykelini yapan Phidias adlı ünlü heykeltıraş yapmıştır. Tahta iskelet üzerine altın ve fildişi metal parçaların yerleştirilmesiyle yapılmıştır.

Zeus Tapınağının içinde bulunan heykel, tapınağa ancak sığabiliyordu, hatta oturur vaziyette tasvir edilen Zeus, ayağa kalksa tapınağın tavanı yıkılacakmış gibi duruyordu."Heykel 12 m yüksekliğindeydi. Sağ elinde zafer tanrıçası Nike'ı tutuyordu. Sol elindeyse üzerinde çeşitli metallerden kakmalar olan ve üzerinde kartal olan bir hükümdar asası vardı. Altın, abanoz, fildişinden yapılmış olan ve değerli taşlardan kakmaların bulunduğu Zeus'un oturduğu taht, heykelin kendisinden daha etkileyiciydi. Üzerinde, Yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanlar figürleri yer alıyordu. Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altındandı. Karanlık bir koridordan geçilerek görülebildiği için, parlak fildişi, insanların gözünü alıyor ve derinden etkiliyordu.

Olimpiyat oyunları 391 yılında Theodosius I tarafından putperestlik olarak suçlanıp sona erdirilince, Zeus Tapınağı da kapatıldı. Dünyanın yedi harikası arasında saylan heykel, zengin Yunanlılar tarafından, yeni kurulan ve o zamanki adıyla Constantinople denen İstanbul'a taşınmıştır ve orada 462 yılındaki büyük yangında yok olmuştur.

Olimpos'ta 1829'da Fransızlar tarafından burada bulunan heykele ait bazı parçalar Paris'te Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir.

Dünyanın yedi harikasından biri olup günümüze kadar zarar görmeden ayakta kalabilmeyi başarabilmiş tek yapı Mısır’daki Gize piramitlerinden Keops piramitidir.

Piramit şeklindeki yapılar sadece Mısır’a özgü olmayıp dünyanın başka yerlerinde de inşa edilmiş örnekleri bulunmaktadır. Fakat sayıca en çok Mısır’da bulunduklarından bölgeyle özdeşleşerek “Mısır Piramitleri” olarak anılmaktadırlar.

Dünyadaki Önemli Piramitler:

  • Keops Piramidi (145,75 metre)
  • Mikerinos Piramidi(66,5 metre)
  • Kefren Piramidi (143,56 metre)
  • Sakkara Piramidi (63,17 metre)
  • Maldum Snefru Piramidi (93,26 m)
  • Dahahur Bent Piramidi (104,85 m)
  • Dahahur Snefru P. (103,95 metre)
  • Sakkara Pepi II P. (52,555 metre)
  • Uxmal Tapınağı (Meksika)
  • Teotehuacan (Meksika)
  • Tiahuanaco (Bolivya)
  • Dohan Tapınağı (Çin Halk Cumhuriyeti)

Piramit Nedir?
Tabanı kare şeklinde olup köşelerin tepede tek bir noktada birleşmesiyle oluşan geometrik şekildir. Dört eşit büyüklükte üçgen yüzeye sahip olan piramitler, inşa edildiklerinde mühendislik açısından son derece sağlam bir yapı sergilemektedirler.


Piramitlerin Tarihçesi
Piramitlerin firavunun mumyası ile onun değerli hazinelerini ve dönemin eşsiz sanat eserlerini saklamak amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Fakat bugüne kadar hiçbirisinin içerisinde herhangi bir mumyaya veya hazineye rastlanmamıştır. Dünyanın ilk inşa edilen piramidi Sakkara’da olup yapımı M.Ö 2620 yılında tamamlanmıştır. İlk örnekleri basamaklı yapıda olan piramitlerin birçoğu tamamlanamamış veya yapım aşamasında yıkılmıştır. Bunun ilk örneği M.Ö 2570 yılında yapımına başlanan Meidum piramidi olup, sekizinci basamak yapılmak istenirken yıkılmıştır.


Piramitleri inşa edenler bundan ders çıkararak daha yüksek piramitler yapabilmek için tabanı mümkün olduğunca geniş tutarak eşkenar bir geometri kullanmanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Nil nehri yakınlarındaki Dahahur bölgesinde M.Ö 2570 yılında inşasına başlanmış olan Bent piramidi, üçte ikilik bölümü tamamlandıktan sonra daha önceki tecrübeler baz alınarak eğim açısı düşürülmüş ve yükseltilmeye devam edilmiştir. Bu yöntemle M.Ö 2565 yılında başarıyla tamamlanan Bent piramidi çok daha rijit bir yapıya kavuşurken, eşsiz bir görünüme de sahip olmuştur. Bu tarihten sonra yapılan tüm piramitler daha küçük sabit bir açı ile yükseltilerek inşa edilmiştir.



Rodos Heykeli
(Dünyanın Yedi Harikası)

Güneş Tanrısı Helios’un tunçtan yapılma dev heykeliydi ve Rodos limanının ağzında bulunuyordu; Ama çoğu kez sanıldığı gibi heykelin bacakları arasından gemiler geçmiyordu. Heykel yaklaşık 32 m yüksekliğindeydi ve İÖ.304teki başarısız Rodos kuşatmasından kalma tunç gereç ve silahların eritilmesiyle yapılmıştı. Rodos Heykeli, İÖ.280den 255e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevi gördü ve daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı.

Rodosluların Rodos limanının girişine diktikleri bu heykel söylenenlere göre o kadar büyüktü ki, ayaklarının biri limanın bir girişine, diğeriyse diğer girişine basıyordu. Böylece limana girmek isteyen gemiler bu ayakların altından geçiyordu. Tanrı Zeus’u temsil eden bu bronz heykelin boyu 30 metreyi buluyordu. 224 yılında bir depremle yıkıldığı sanılan heykelin elindeki meşaleyi yakmak için ayaklarının içinden başlayan bir merdivenle yukarı kadar çıkılabiliyordu.

Rodos’un ilk sakinleri olan Dor’lar, Argos’tan gelen denizci bir kavimdi ve güneş ilahı olan Helios’a taparlardı. Dor’lar Rodos’ta en parlak devrini M.Ö. 3. asırda yaşayan bir medeniyet kurdular. Mısır ve Fenike’nin ürünlerini alıp satarak zengin oldular. Adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler.

Dor’lar, Makedonya Kralı Demetrios’la yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, zafer anıtı olarak ve ilahları Helios’a şükran borçlarını ödemek için, Rodos limanının girişine büyük bir Helios heykeli yaptılar. M.Ö.281-280 yılında yapılan 32 metre yüksekliğindeki bu tunç heykel, elinde bir meşale tutuyordu. Bu haliyle Newyork limanındaki Hürriyet Heykeli’ni andırıyordu.

Rodoslular bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inanırlardı. Bu nedenle her yıl “Helicia” denilen şölenler düzenler, bu heykelin dibinde dört atlı bir arabayı denize atarlardı. İnanışlarına göre, Helios böyle bir arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlerdi.

Rodos heykeli ancak 50 yıl ayakta kalabilmiş ve M.Ö. 223 yılında bir depremde yıkılmıştır. Rodos Kolossosu da denilen bu anıtın heykeltıraşı Lindos’lu Khares’ti. Lindos, Rodos adasının üç büyük kasabasından biridir.

İskenderiye Feneri
(Dünyanın Yedi Harikası)

İskenderiye Feneri, görkem olsun, şöhret olsun diye yapılmamış, hakikaten kullanılan tek harikamız. Mısır’daki İskenderiye Limanı’nın karşısındaki Pharos Adası’na yapılan fener, denizciler için sağ salim eve dönmek, mimarlar için dünyanın en yüksek yapısı, bilimadamları için ise ışığı 70 kilometre öteye taşıyabilen gizemli bir ayna anlamlarını taşıyordu.

Büyük İskender öldükten sonra Mısır’ın hakimiyeti İskender’in komutanı Ptolemy Batlamyus Soter’e geçmişti. Batlamyus olarak anılan devlet, Yunanlılar ile yakın ilişki halindeydi ve deniz ticareti yapılıyordu, bu nedenle bir deniz feneri yapılması zorunluydu.Fener, milattan önce 285-246 arasında yapılmış ve iki kral görmüş. Şimdiye kadar yapılmış en yüksek deniz feneri olan 135 metrelik binanın tunç aynası geceleri 70, gündüzleri 35 kilometre uzaklıktan görülebiliyormuş. Önce ayna kırılmış, sonra 356’daki depremde üst kısmı yıkılmış. 1302’de ve 1323’de yaşanan iki depremde orta kısmı da yıkılmış ve 1500’lerde tamamen yokolmuş. Üstünde olduğu adadan dolayı Pharos olarak anılan fener sayesinde İspanyolca, Fransızca ve İtalyancada deniz fenerine Pharos denir. Deniz fenerlerinin tasarımı o günden beri hâlâ değişmemiştir.


Tehlikeli kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile İskenderiye kenti kıyısındaki Faros (Pharos) adasında yapılmıştır.Proje Büyük İskender’in komutanları Ptolemy Soter zamanında M.Ö 290 yılları sonunda başlamış, ölümünden sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin batı limanında bulunan fener yaklaşık 166 m. yüksekliğindedir. Sadece harikaların değil bugüne kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Gemicilik için güvenli bir ortam sağlamak isteyen Yunanlı tüccar Sostratus tarafından finanse edilmiştir. Fener’in en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden görülebiliyordu. Yapı bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480 yılında Memlük Sultanı Kait-bay tarafından fenerin olduğu yere yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı.





Babilin Asma Bahçeleri Nerede

Babilin Asma Bahçeleri Fırat’ın doğu kıyısında, Bağdat’ın 50 kilometre güneyindedir. M.Ö. 450′li yıllarda tarihçi Herodot “Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar.” demiştir. Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu belirtmiştir. İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar vardı. Şehrin içinde ünlü Babil Kulesi vardı. Bu kule, Tanrı Marduk’a yapılan bir tapınaktı ve cennete ulaşmak için göğe doğru yükseliyordu.

Babilin Asma BahçeleriBabil, M.Ö. 605′den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmıştır. Daha zayıf bir rivayete göre ise M.Ö. 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren Asur kraliçesi Semiramis tarafından yapılmıştır. Bahçeler Nebuchadnezzar’ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için yapılmıştı.Amytis, Medes kralının kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya’nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.














Artemis Tapınağı






(Dünyanın Yedi Harikası)



Artemis Tapınağı bugün İzmir kentine 50 km. uzaklıkta bulunan Efes’te inşa edilmiştir.Efes’teki bu tapınak, bereket tanrısı Artemis için yapılmış. Tapınaktaki kaynak milattan önce 700’lerde, tapınak milattan önce 550’de Lidya kralı Croesus’un isteği ile yapılmış. Dönemin en yetenekli heykeltıraşlarının yaptığı bronz ve mermer heykellerle dolu, 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikte devasa bir yapıymış, 100 kadar sütun varmış. Bereket tanrıçası için yapıldığından içi tapınak, dışı çarşı olarak kullanılıyormuş, hatta bizim Kapalı Çarşı gibi turistik değere bile sahipmiş.

Gelen turistler, çarşıdan aldıkları altın ve fil dişi takıları tanrıçaya sunarlarmış. Milattan önce 21 Temmuz 356’da Herostratus adlı bir adam, sırf ünlü olmak için tapınağı yakmış, adı burada geçtiğine göre başarılı da olmuş. Büyük İskender’in aynı gece doğmuş olması sonucu tarihçiler “tanrıça, İskender’le o kadar ilgiliydi ki kendi evini bile önemsememişti” demişler. Şu Yunanlılar da her şeyi böyle abartmıyorlar mı… İskender, tapınağı onarmayı başaramadan ölmüş, tanrıçanın sadık müritleri ise her hasardan sonra yılmadan restore etmeye devam etmişler. 262’de geçirdiği büyük yangın sonunda ise müritlerin büyük kısmı Hıristiyan olduğunda tamir edecek kimsecikler kalmamış. Bugün tapınağın yerini belli edecek sadece bir tek sütun var.


Artemis Tapınağı, (Yunanca: Artemision; Latince: Artemisium) aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis’e ithaf edilmiş tapınak Efes’te M.Ö. 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır.







Artemis Tapınağı
(Dünyanın Yedi Harikası)

Artemis Tapınağı bugün İzmir kentine 50 km. uzaklıkta bulunan Efes’te inşa edilmiştir.Efes’teki bu tapınak, bereket tanrısı Artemis için yapılmış. Tapınaktaki kaynak milattan önce 700’lerde, tapınak milattan önce 550’de Lidya kralı Croesus’un isteği ile yapılmış. Dönemin en yetenekli heykeltıraşlarının yaptığı bronz ve mermer heykellerle dolu, 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikte devasa bir yapıymış, 100 kadar sütun varmış. Bereket tanrıçası için yapıldığından içi tapınak, dışı çarşı olarak kullanılıyormuş, hatta bizim Kapalı Çarşı gibi turistik değere bile sahipmiş.
Gelen turistler, çarşıdan aldıkları altın ve fil dişi takıları tanrıçaya sunarlarmış. Milattan önce 21 Temmuz 356’da Herostratus adlı bir adam, sırf ünlü olmak için tapınağı yakmış, adı burada geçtiğine göre başarılı da olmuş. Büyük İskender’in aynı gece doğmuş olması sonucu tarihçiler “tanrıça, İskender’le o kadar ilgiliydi ki kendi evini bile önemsememişti” demişler. Şu Yunanlılar da her şeyi böyle abartmıyorlar mı… İskender, tapınağı onarmayı başaramadan ölmüş, tanrıçanın sadık müritleri ise her hasardan sonra yılmadan restore etmeye devam etmişler. 262’de geçirdiği büyük yangın sonunda ise müritlerin büyük kısmı Hıristiyan olduğunda tamir edecek kimsecikler kalmamış. Bugün tapınağın yerini belli edecek sadece bir tek sütun var.

Artemis Tapınağı, (Yunanca: Artemision; Latince: Artemisium) aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis’e ithaf edilmiş tapınak Efes’te M.Ö. 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır.

24 Nisan 2012 Salı




Benim bu fabl KOMİĞİME ittiği için seçtim

Coğrafi Veriler


Konum: Kuzey Amerika'da, Kuzey Atlas Okyanusu ve Kuzey Pasifik Okyanusu kıyısında, Kanada ile Meksika arasında yer alır.
Coğrafi konumu: 38 00 Kuzey enlemi, 97 00 Batı boylamı
Haritadaki konumu: Kuzey Amerika
Yüzölçümü: 9,631,420 km²
Sınırları: toplam: 12,248 km
Sınır komşuları: Kanada 8,893 km (2,477 km Alaska dahil), Küba 29 km, Meksika 3,326 km
Sahil şeridi: 19,924 km
İklimi: Çoğunlukla ılıman, Hawaii ve Florida'da tropikal, Alaska'da arktik, Mississippi Nehri kıyısında yarı bozkır, güneybatıda çorak iklim görülür.
Arazi yapısı: Geniş merkez ovası, batıda dağlar, doğuda tepelikler ve alçak dağlar, Alaska'da engebeli dağlar ve geniş nehir vadileri, Hawaii'de engebeli, volkanik arazi
Deniz seviyesinden yüksekliği: en alçak noktası: Death Valley -86 m , en yüksek noktası: McKinley Dağı 6,194 m
Doğal kaynakları: Kömür, bakır, kurşun, molibden, fosfat, uranyum, boksit, altın, demir, cıva, nikel, potas, gümüş, tungsten, çinko, petrol, doğal gaz, kereste
Arazi kullanımı:
tarıma uygun topraklar: %18
daimi ekinler: %0
otlaklar: %25
ormanlık arazi: %30
diğer: %27 (2005 verileri)
Sulanan arazi: 223,850 km² (2005 verileri)
Doğal afetler: Volkanlar, depremler, kasırgalar, toprak kaymaları, tsunami

Nüfus Bilgileri


Nüfus: 298,444,215 (Temmuz 2006 verileri)
Nüfus artış oranı: %0.91 (2006 verileri)
Mülteci oranı: 3.18 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini)
Bebek ölüm oranı: 6.43 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini)
Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 77.85 yıl
erkeklerde: 75.02 yıl
kadınlarda: 80.82 yıl (2006 verileri)
Ortalama çocuk sayısı:2.09 çocuk/1 kadın (2001 tahmini)
HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.6 (2003 verileri)
HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 950,000 (2003 verileri)
HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 14,000 (2003 verileri)
Ulus: Amerikalı
Nüfusun etnik dağılımı: beyaz %81.7, zenci %12.9, Asyalı %4.2, Kızılderili %1, Hawai ve diğer Pasifik Ada yerlileri %0.2 (2003)
Din: Protestan %52, Roma Katolikleri %24, Musevi %1, diğer %12, inançsız %10 (2002)
Diller: İngilizce, İspanyolca
Okur yazar oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler
toplam nüfusta: %99
erkekler: %99
kadınlar: %99 (2003 verileri)

Yönetimi


Ülke adı: Resmi adı: Amerika Birleşik Devletleri kısaltma: US yada USA (ing.), ABD (tr)
ingilizce: United States
Yönetim biçimi: Federal Cumhuriyet
Başkent: Washington, DC
İdari bölümler: 50 eyalet ve 1 bölge; Alabama, Alaska, Arizona, Arkansas, California, Colorado, Connecticut, Delaware, Kolombiya, Florida, Georgia, Hawaii, Idaho, Illinois, Indiana, Iowa, Kansas, Kentucky, Louisiana, Maine, Maryland, Massachusetts, Michigan, Minnesota, Mississippi, Missouri, Montana, Nebraska, Nevada, New Hampshire, New Jersey, New Mexico, New York, Kuzey Carolina, Kuzey Dakota, Ohio, Oklahoma, Oregon, Pennsylvania, Rhode Adası, Güney Carolina, Güney Dakota, Tennessee, Texas, Utah, Vermont, Virginia, Washington, Batı Virginia, Wisconsin, Wyoming
Bağımlı toprakları: Amerikan Samoa, Baker Adaları, Guam, Howland Adası, Jarvis Adası, Johnston Atol, Kingman Rsifi, Midway Adaları, Navassa Adası, Kuzey Mariana Adaları, Palmyra Atolu, Porto Riko, Virgin Adaları, Wake Adası
Bağımsızlık günü: 4 Temmuz 1776 (Büyük Britanya'dan)
Milli bayram: Bağımsızlık günü, 4 Temmuz (1776)
Anayasa: 17 Eylül 1787, 4 Mart 1789 tarihinde yeniden düzenlenmiştir.
Üye olduğu uluslararası örgüt ve kuruluşlar: APEC (Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu), ARF, AsDB (Asya Kalkınma Bankası), ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Örgütü), AG (Avustralya Grubu), BIS (Uluslararası İmar Bankası), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CE (Avrupa Konseyi), CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Teşkilatı), CP, EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), ECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu), ECLAC (Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Komisyonu), ESCAP (Asya ve Pasifikler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-5, G-7, G-10, IADB (Amerika Bölgesi Kalkınma Bankası), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICC (Milletlerarası Ticaret Odası), ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederastonu), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IDA (Uluslararası Kalkınma Birliği), IEA (Uluslararası Enerji Ajansı), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFC (Uluslararası Finansman Kurumu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), IHO (Uluslararası Hidrografi Örgütü), ILO (Uluslarası Çalışma Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Inmarsat (Uluslararası Denizcilik Uydu Teşkilatı), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), IOM (Uluslararası Göçmen Teşkilatı), ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü), ITU (Uluslararası Haberleşme Birliği), MINURSO (BM Bati Sahra Referandum Misyonu), MIPONUH, NAM, NATO (Kuzey Atlantik Asemblesi), NEA (Nükleer Enerji Kurulu), NSG, OAS (Amerika Devletleri Teşkilatı), OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü),OPCW, OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü), PCA (Daimi Hakemlik Mahkemesi), SPC (Güney Pasifik Komisyonu), UN (Birleşmiş Milletler), UN Güvenlik Konseyi, UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği), UNIKOM (BM Irak-Kuveyt Gözlem Misyonu), UNITAR (BM Eğitim Araştırma Enstitüsü), UNMEE (BM Etyopya-Eritre Misyonu), UNMIBH (BM Bosna Hersek Misyonu), UNMIK (BM Kosova Geçici Yönetimi), UNOMIG (BM Gürcistan Gözlem Misyonu), UNRWA (BM Filistin Mültecileri Yardım Komisyonu), UNTAET (BM Doğu Timor Geçiş Yönetimi), UNTSO (BM Mütareke Gözlem Örgütü), UNU, UPU (Dünya Posta Birliği), WCL (Dünya Emek Konfederasyonu), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WTrO (Dünya Ticaret Örgütü), ZC

Ekonomik Göstergeler


GSYİH: Satınalma Gücü paritesi - 12.31 trilyon $ (2005 verileri)
GSYİH - reel büyüme: %3.2 (2005 verileri)
GSYİH - sektörel bileşim: tarım: %1
endüstri: %20.4
hizmet: %78.7 (2005)
Enflasyon oranı (tüketici fiyatlarında): %3.2 (2005)
İş gücü: 149.3 milyon (2005)
İşsizlik oranı: %5.1 (2005)
Endüstri: Petrol, çelik, motorlu araçlar, telekomünikasyon, kimyasallar, elektronik, gıda maddeleri, madencilik
Endüstrinin büyüme oranı: %3.2 (2005 verileri)
Elektrik üretimi: 3.892 trilyon kWh (2005)
Elektrik tüketimi: 3.656 trilyon kWh (2005)
Elektrik ihracatı: 23.97 milyar kWh (2005)
Elektrik ithalatı: 30.39 milyar kWh (2005)
Tarım ürünleri: Buğday, diğer tahıllar, mısır, meyve, sebze, pamuk, et, kümes hayvanı, süt ürünleri, orman ürünleri, balık
İhracat: 927.5 milyar $ (2005 verileri)
İhracat ürünleri: Yatırım malları, otomobiller, endüstriyel mallar ve hammaddeler, tüketim malları, tarım ürünleri
İhracat ortakları: Kanada %23.4, Meksika %13.3, Japonya %6.1, Çin %4.6, İngiltere %4.3 (2005)
İthalat: 1.727 trilyon $ (2005 verileri)
İthalat ürünleri: Ham petrol ve arıtılmış petrol ürünleri, otomobiller, tüketim malları, endüstriyel hammaddeler, yiyecek - içecek
İthalat ortakları: Kanada %16.9, Japonya %8.2, Meksika %10, Çin %15, Almanya %5, İngiltere, Tayvan (2005)
Dış borç tutarı: 8.837 trilyon $ (2005 verileri)
Para birimi: ABD Doları (USD)
Para birimi kodu: USD
Mali yıl: 1 Ekim - 30 Eylül

İletişim Bilgileri


Kullanılan telefon hatları: 268 milyon (2003)
Telefon kodu: 1
Radyo yayın istasyonları: AM 4,789, FM 8,961, kısa dalga 19 (2005)
Radyolar: 575 milyon (1997)
Televizyon yayını yapan istasyonlar: 2,218 (2006)
Televizyonlar: 219 milyon (1997)
Internet kısaltması: .us
Internet servis sağlayıcıları: 7,800 (2000 verileri)
Internet kullanıcıları: 205,326,680 (2006)

Ulaşım ve Taşımacılık


Demiryolları: 226,605 (2004)
Karayolları: 6,407,637 km (2004)
Su yolları: 41,009 km
Boru hatları: petrol ürünleri 244,620 km; doğal gaz 548,665 km (2003)
Limanları: Anchorage, Baltimore, Boston, Charleston, Chicago, Duluth, Hampton Roads, Honolulu, Houston, Jacksonville, Los Angeles, New Orleans, New York, Philadelphia, Canaveral Limanı, Portland (Oregon), Prudhoe Bay, San Francisco, Savannah, Seattle, Tampa, Toledo
Hava alanları: 14,858 (2006 verileri)
Helikopter alanları: 149 (2006 verileri)
EĞİTİM, EĞİTİM YİNE EĞİTİM


İnsanın orunlu* olması için,
Eğitim, eğitim yine eğitim!
Yaşamını bir güzel sürmesi için,
Eğitim, eğitim yine eğitim!

Karanlığı kov ki aydınlık olsun,
Erinç, gönenç ile mutluluk dolsun,
Yalandan sıyrılıp doğruluk olsun,
Eğitim, eğitim yine eğitim!

Öğreten insana köle olmalı,
İnsanlık için bilgiyle dolmalı,
İyi, doğru ve güzeli bulmalı,
Eğitim, eğitim yine eğitim!

Eğitim olmazsa çıkar yol olmaz,

17 Nisan 2012 Salı

Sevgili öğretmenim. Benim kahramanım GOOGLE çünkü ödevlerimizde araştımalarımızda hap o bizim yanımızda oldu vebize yardım etti.

28 Mart 2012 Çarşamba

Genetik mühendislik nedir?


Dış bir müdahale ile, bir canlıya yeni kalıtsal özelliklerin kazandırılması veya kişinin mevcut ırsi özelliklerinin değiştirilmesiyle uğraşan yeni bir bilim dalıgenetik mühendisliği

Genetik Mühendislik; biyoteknoloji, gen teknolojisi, gen aşılama, gen üretme gibi çeşitli adlarla da anılır. Bazı bilim adamları, yazılarında Gen yerine Jen tabirini kullandıklarından Genetik ve Jenetik kelimeleri eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Hızla gelişen bu yeni bilim dalındaki araştırma ve gelişmeler, bütün dünyada ilgiyle takip edilmektedir. Günümüzde modern biyoloji, çok büyük hamleler yapmış, işi moleküler biyolojiye kadar getirebilmiş ve hatta genetik mühendislik gibi bir tatbikat sahasına da ulaşabilmiştir.

Bir Amerikan biyoteknoloji firması ile Japonlar tarafından ortak yürütülen bir çalışma sonunda "mavi gül" elde edilebilmiştir. Araştırmacılar petunya çiçeğindeki mavi renk ile ilgili genleri kırmızı güle nakletmek suretiyle gülün rengini maviye değiştirmeyi başardılar. Bitkilerde renk değiştirme ile ilgili başarılı bir diğer çalışma da Almanya’da gerçekleştirildi. 1990 yılının Mayıs ayında Max-Planck Enstitüsü, mısır genini bir başka kırmızı bitkiye aşılayarak çalışmaya başladı. Bu mısır geninin özelliği yerini devamlı değiştirmesiydi. Oysa normalde bir gen daima yerinde kalır. Bu mısır geni, yerini sürekli değiştirerek icabında fonksiyonu olmayan genlere dönüşebiliyordu. Bu araştırmayla o zamanlar, bu zıplayan genin, renk veren yeni bitkinin genlerine ne kadar dönüşebileceğini bulmaya çalıştılar. Zıplayan genler, kırmızı bitkinin genlerine dönüşünce o geni kilitleyerek renk değişimine izin verdiler. Böylelikle kırmızı bitkinin bütün genleri beyazlaştı. Bu deney Almanya’da izin verilen tek serbest alan araştırmasıdır. 1983’te Washington Üniversitesine mensup araştırmacılar "Süper Fareler" üretmeyi başardılar. Fare büyüme hormonu genini ihtiva eden DNA’yı döllenmiş fare yumurtalarına aşıladılar. Sonra bir ana fareye yerleştirdikleri bu yumurtalardan, alışılmamış derecede iri süper fareler doğdu. Genetikçiler, değişik çalışmaların yanında kuraklığa, soğuğa ve zararlı böceklere karşı bitki yetiştirmek için büyük bir gayret içine girdiler. Elde ettikleri ilk başarı, bitkilerin renklerini değiştirmek oldu. Ancak hedefleri bunun çok daha ötesindedir. Dört köşeli meyveler, dev sebzeler yetiştirmek hatta laboratuvarda insan hücrelerini "yedek uzuvlara" dönüştürerek tıpta devrim yapmak gibi idealleri vardır. Bir insan genini, bitkiye aktarmak mümkündür. Zira, bütün canlıların genleri, dört ayrı kimyevi madde (baz)den meydana gelmiştir: Adenin, timin, guanin ve sitozin. Üç harfli kelimelerle gruplanan bu dört bazın sırası, hücrelerin karbonhidratları fermente edip etmediğini, yaprakları büyütüp büyütmediğini belirlemektedir.

Bu işin, tek hücreli bakterilerde bile yapılmasının kolay olmadığı düşünülürse, çok karmaşık yapılı bitki ve hayvan hücrelerinde başarılmasının çok daha güç olacağı açıktır. Araştırma ekibinden biyolog Robb. T. Fraley; "Aslında yaptığımız iş, bitki hücresine yabancı genleri aşılama usulünün bir denemesinden başka bir şey değildir." demektedir.

Bilim adamlarının gayretli çalışmaları sonucunda, bazı canlı genlerinin DNA dizisindeki yerleri tespit edilebildi. Günümüzde artık istenen genler zarara uğratılmadan ayıklanabilmektedir. 1970 yıllarından beri bu işlemler için "kısıtlayıcı enzimler"den faydalanılmaktadır. "Parçalayıcı enzimler" olarak da bilinen bu maddeler, aslında bir bakterinin kendisini istila eden virüslere (bakteriyofaja) karşı kullandığı bir savunma mekanizmasından başka birşey değildir. Bakteri, bunlarla virüsün DNA’sını belirli gen boğumlarından parçalayıp küçücük bölümlere ayırmak suretiyle kendini savunmaya çalışır. Genetik uzmanları da bu enzimlerle, inceledikleri DNA’yı küçük parçalara bölmek suretiyle, aşılamakta kullanacakları geni ayıklayabilmektedirler. Bu işlemlerde kullandıkları bir ikinci önemli vasıta da, "Escherichia coli" adlı barsak bakterisinin plasmitleridir. Plasmitler, bakteri kromozomlarının dışında bulunan ek DNA halkalarıdır. Bu plasmitlere genler aşılanabilmekte ve sonuçta bu geni ihtiva eden yeni bir bakteri nesli türetilebilmektedir. Bilim adamlarının kullandıkları en yeni bir yardımcı da retrovirüsler dir. Bu virüslerde tıpkı plasmitler gibi gen aşılamada bir taşıyıcı olarak görev yaparlar. Günümüzde; a) Plasmide aşılama, b) Retrovirüse aşılama olmak üzere belli başlı iki genetik mühendislik tekniği kullanılmaktadır.

a) Plasmide aşılama: Bu teknikte, aşılama için "Escherichia coli" bakterilerinin plasmidinden istifade edilir. Bu usulle, pratikle sun’i olarak şeker hastası (diyabetik) yapılmış bir farenin tedavisi gerçekleştirilmiştir. Hasta hayvanın tedavisi için, önce sağlam bir farenin penkreasındaki beta hücreleri alınır. Parçalayıcı enzimler vasıtasıyla hücrelerde insülin imal ettiren gen kesilip çıkarılır ve "Escherichia coli" bakterilerinin plasmidine aşılanır. Böylece bir süre sonra DNA yapısında bu geni taşıyan bakteri nesli türetilir. Daha sonra bu plasmitler ayıklanıp, bir çeşit yağ damlacıkları olan lipozomlara birleştirilir ve akabinde diyabetik farenin kanına enjekte edilir. Lipozomlar karaciğere ulaştıklarında, karaciğer hücreleri tarafından tutulur. Böylece insülin geni taşıyan plasmitler açıkta kalır. Bu plasmitler daha sonra karaciğer hücrelerinin çekirdeklerine girerler. Çekirdeğe giren plasmidin taşıdığı insülin geni, insülin emrini vererek karaciğer hücrelerinde insülin imalini başlatır. Böylece bir süre sonra hasta farenin iyileşmesi sağlanır.

b) Retrovirüse aşılama: Bu metodda, plasmide aşılama usulünde olduğu gibi önce aşılanacak gen tespit edilip çıkarılır. Sonra bir retrovirüse aşılanır. Retrovirüsler diğer birçok virüs gibi işgal ettikleri hücreleri öldürmezler. Hücre bölünmesi anını beklerler ve o esnada kendi genlerini istila ettikleri hücreye aşılarlar. Böylece hücre, retrovirüs vasıtasıyla kendine aktarılan geni imal etmeye başlar. Genetik mühendisliği dalında akla durgunluk veren yeni buluşlar birbirini kovalarken bazı fikir adamları da bu hızlı gelişme karşısında tedirginlik duymakta, doğması muhtemel büyük problemleri dile getirmektedirler. Böyle ciddi konuların hukukun kontrolü altında olması gerektiğini savunmaktadırlar. Genetik mühendisliği bir silah olarak kullanılamaz mı? Genetik laboratuvarlarını kimler ve nasıl kontrol edecektir? Genetik araştırmalar kimler tarafından yönetilecektir? Laboratuvarlardan dışarıya zararlı virüs ve mikropların sızması nasıl önlenecektir? Kendi elimizle canavarlar üretmez miyiz? gibi akla gelen çeşitli sorular genetik mühendisliğinin de kötüye kullanılabileceğini hatırlatmaktadır. Aslında mesele genetik mühendisliğinde değil, insanın bizzat kendisindedir. İyilerin hakim olduğu ve insanlığın seadeti için çalışılan bir dünyada, genetik mühendislik de insanlığın faydasına kullanılacak, zararlarından kaçınılacaktır.


Kaynak: http://genetikmuhendisligi.nedir.com/#ixzz1qR6rgx7Y


Günümüzde artık pek fazla tercih edilmese de, mektup bir zamanların vazgeçilmez iletişim ve haberleşme aracıydı. Hâlâ zaman zaman kullanıldığına şahit oluruz. Siz de bir mektup yazdınız ve sıra geldi mektubunuzu göndermeye. Aşağıdaki talimatlar size yardımcı olacaktır.

  • Zarfın sol üst köşesine gönderenin adını ve soyadını yazın.
  • Gönderen isminin hemen altına gönderenin adresini yazın.
  • Zarfın sağ alt köşesine alıcının adını ve soyadını yazın. Kullandığınız zarf çok küçükse alıcı adını yazmaya hemen hemen zarfın ortasından başlamalısınız. Yazmaya sağ alt köşeye çok yakın başlarsanız yazacaklarınız sığmayabilir.
  • Alıcı adının hemen altına alıcının açık adresini yazın. Adresin sonuna posta kodunu yazın. Posta kodu mektubun sahibine ulaşmasını kolaylaştıracaktır.
  • Zarfınıza bir de pul yapıştırmak isterseniz sağ üst köşeyi kullanın. Posta pulu eskiden gönderim ücretinin ödendiğini göstermek amacıyla kullanılıyordu. Fakat artık posta pullarına gerek kalmadı.
  • Mektubunuzu uygun şekilde katlayarak zarfın içine koyun. Zarf kapağını hafifçe ıslatarak kapatın.
  • Mektubunuzu en yakın postaneye teslim edebilirsiniz. O artık gideceği yeri bulur




27 Mart 2012 Salı

                           BURÇAK  TARLASININ   ÖYKÜSÜ               
TTokat yöresine ait Muzaffer Sarısözen'den alınan " BURÇAK TARLASI" türküsü...

Niksar köylerinden birinden bir genç askere çağrılır, İstanbul'a sevkedilir. Niksar'lı genç, sıhhatli,yanık tenli, uzun kirpikli bir anadolu çocuğudur.İstanbul'da hafta iznini geçirdiği sıralarda, genç bir kızla karşılaşır, kızın da ilgisini çeker. Zeki Niksarlı genç, kızın hem kendisini sevdiğini hem de zengin olduğunu hemen anlar. Konuşmalar ilerledikçe kendisinin de zengin olduğunu, çiftliklerinin, sürülerinin, arazilerinin olduğunu mütevazi bir şekilde dile getirir. Gel zaman git zaman, iki gönül birleşir. Kız, zengin babasını ikna ederek delikanlı ile beraber, zengin ümitler ve yaldızlı hülyalarla uzun bir yolculuktan sonra Tokat'a, oradan da Niksar' a varırlar..Yolda delikanlı, yalanlarına devam eder. Ancak zengin kız, duvarı tezekli, iki gözlü, toprak bir evin karanlık odasına gelince gerçeğin sert ve acımasız yüzüyle karşılaşır. Ama gönül vermiştir delikanlıya, sevmiştir.. Evliliğine karşı çıkan babasının, ne de olsa sözünü kırmıştır. Geri dönmek olmaz. Köyde boş durmak olur mu? Toprak kendine gönül veren, üzerine eken insanlara meyvesini verir. Gelin hanımın da çalışması lazımdır. İlk olarak kaynanası ve görümcesi ile birlikte tarlaya gider. Artık onun için yeni bir hayat vardır..Bu hayatı sözlere dökülür ve türkü olup dilden dile dolaşır..


Sabahınan kalktım südü pişirdim
Sütün kaymağını yar yar yere daşırdım
Kaynanamdan korktum aklım şaşırdım

Ah ne yamanda zor umuş burçak tarlası
Burçak tarlasında yar yar gelin olması

Sabahınan kalktım ezan da sesi var
Ezan sesi değil de yar yar burçak yası var
Sorun şu adamın kaç tarlası var

Ah ne yamanda zor umuş burçak tarlası
Burçak tarlasında yar yar gelin olması

Elimi salladım değdi dikene
İlahi kaynana ömrün tükene
İntizar ederim burçak ekene

Ah ne yamanda zor umuş burçak tarlası
Burçak tarlasında yar yar gelin olması

Elimin kınasın ezdirmediler
Gözümün sürmesin süzdürmediler
Burçak tarlasında gezdirmediler..

Jules Gabriel Verne (Jül Gabriel Vern), Fransız bilim kurgu yazarı (8 Şubat 1828 – 24 Mart 1905).Edebiyat tarihinin en çok okunan yazarlarından biri olan Jules Verne, H.G. Wels’le birlikte bilim-kurgunun kurucu babalarından biridir.

Verne’in ergenler için olduğu kadar erişkinler için de yazılmış olan anlatıları 19. yüzyılın atılımcı ruhunu ve eleştirellikten uzak bir tarzda da olsa, onun bilimsel ilerleme ve icatlar karşısında kapıldığı büyülenmeyi etkili bir biçimde yansıtır. Genellikle yolculuk öyküleri biçiminde kurgulanan çalışmaları okurunu aya (Aya Seyahat, 1873) ya da tam tersi yöne (Arzın Merkezine Seyahat, 1864 ) doğru birlikte götürür. Verne’in yapıtlarının birçoğu kehanet olarak kabul edilecek ölçüde, izleyen yüzyılda gerçekleştirilmiş icat ve gelişmelerin haberleriyle doludur.
“Of! -ne yolculuk- ne harika ve ne olağandışı bir yolculuk! Bir volkandan yerin altına girmiştik ve bir başkasından dışarı çıktık. Ve bu diğeri Sneffels’den, dünyanın sınırlarına atılmış kasvetli İzlanda’dan 1200 fersahtan daha uzaktaydı… Sınırsız yeşilliğe varmak üzere sonsuz karlar diyarını terk ettik ve Sicilya’nın mavi göğüne ulaşmak üzere tepemizdeki buzlu diyarların gri sisini geride bıraktık” (Arzın Merkezine Seyahat)
Jules Verne Nantes’da doğdu ve aynı şehirde büyüdü. Babası zengin bir avukattı. Onun mesleğini sürdürmek amacıyla, Verne, hukuk öğrenimi için Paris’e yerleşti. Amcası aracılığıyla burada edebiyat çevrelerine yakınlaştı ve Victor Hugo ve -şahsen de tanıdığı- Alexandre Dumas’nın (Fils) etkisinde art arda oyunlar yayınladı. Henüz 22 yaşındayken tek sahnelik oyunu Kırık Kamışlar Paris’te sahnelendi. Bu arada hukuk eğitimini tamamlamayı da başardı. Bu süre boyunca Vernes, ömrü boyunca zaman zaman nüksedecek olan sindirim sistemi sorunlarından mustaripti.
1854′te Charles Baudelaire, Edgar Allen Poe’nun eserlerini Fransızca’ya çevirdi ve Verne Amerikalı yazarın en sadık hayranlarından biri oldu. Poe’nun etkisi altında 1851′de Balonla Beş Hafta’yı yazdı. Yazar daha sonradan Poe’nun Arthur Gordon Pym’in Öyküsü kitabının devamı niteliğinde olan The Sphinz of the Ice Fields’i yayınlayacaktı. Bir yazar olarak kariyeri yavaş yavaş gelişirken, “Olağanüstü Yolculuklar” dizisinin ilk kitabı Balonla Beş Hafta’yla yakalayacağı başarıya dek borsayla uğraştı. 1862′de bu dizinin yayıncılığını üstlenen ve çocuk yayıncılığının ilk başarılı örneklerini sunmuş olan Pierre Jules Hetzel’le tanıştı ve hayatının sonuna dek onunla çalıştı. Hetzel, bir dönem Balzac ve George Sand’ın kitaplarını da yayınlamıştı. Hetzel sıkı bir editördü ve yazarın kitaplarına köklü düzelti önerileri getirmekte hiç duraksamıyordu. Bu arada, Verne’in erken dönem çalışmalarından olan 20. Yüzyılda Paris’i yayınlamayı da ret etmişti; bu kitap, 1997′deki ilk İngilizce baskısına kadar ortaya da çıkmamıştır.
Kısa süre içinde Verne’in romanları tüm dünyada büyük ün kazandı. Bir bilimadamının eğitimine ya da yolcunun tecrübesine sahip olmayan yazar, zamanının büyük bölümünü kitapları için araştırma yaparak geçiriyordu. Lewis Carroll’un Alice Harikalar Diyarında ile örneklenebilecek fantezi edebiyatının tersine Verne ayrıntılarda gerçekçi ve pratik olmaya çalışıyordu. H.G. Wells Aydaki İlk Adamlar’da, yerçekiminden bağışık bir madde olan ‘cavourite’i uydurduğunda Verne, doğrusu bundan pek tatmin olmamıştı: “Ben karakterlerimi aya barutla, insanın her gün görebileceği bir şeyle yolladım. Bay Wells ‘cavourite’ini nereden buluyor? Bırakın bana göstersin!”
Yine de, öykülerinin mantığı zamanının bilimsel verileriyle çatıştığında Verne olgu ve oalsılıklara kölece bir bağlılık göstermemiştir. 80 Günde Devrialem’deki, gözüpek ama yine de gerçekçi bir iddia üzerine dünyayı dolaşmaya çıkan Philèas Fogg’un öyküsü Birleşik Amerikalı gezgin George Francis Train’in (1829-1904) gerçek bir yolculuğu üzerine kurulmuştur. Arzın Merkezine Seyahat’in kurgusu ise jeolojik temellere dayanabilecek bir eleştiriye karşı oldukça zayıftır. Romanda yeryüzünün derinliklerine yönelen bir keşif gezisi anlatılır. Hector Servadac’ta (1877) ise bir kuyruklu yıldız Hector ve uşağını güneş sistemi etrafında gezintiye çıkarır. Dalga geçer havası taşıyan bir bölümde Cebelitarık kayalıklarının satranç oynayan iki İngiliz tarafından işgal edilmiş olduğunu keşfederler.
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ta Verne, okuyucusunu modern “süper kahraman”ların öncülerinden biriyle, insan düşmanı Kaptan Nemo’yla ve onun, ayrıntılı bir biçimde betimlediği denizaltısı, mühendis Robert Fulton’un buhar enerjisiyle çalışan denizaltısının adını taşıyan Nautilius’la tanıştırır. Esrarlı Ada, insanın sanayi çağındaki sömürülüşüne yanıtlar içeren bir robinsonaddır. Birkaç kez filme alınan bu eserlerde, Verne bilimi ve mucitliği akıcı bir macera anlatımıyla birleştirir. Verne’in kurgularının bir bölümü gerçek olmuştur. Elektrik enerjisiyle çalışan denizaltısı Nautilius yalnızca yirmi beş yıl içinde gerçekleştirilmiştir; Aya Seyahat’teki uzay gemisi ise yaklaşık bir yüzyıl sonra kitabın konusunu gerçek kılmıştır. 1886′da yapılan ilk elektrikli denizaltı Verne’in onuruna Nautilius olarak adlandırılmıştır. 1955′te hizmete giren ilk nükleer denizaltının adı da Nautilius olmuştur.
Walt Disney tarafından üstlenilen ve yönetmenliğini Richard Fleischer’in yaptığı Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ın Bob Mattey’in tasarladığı mekanik olarak kumanda edilen dev mürekkep balığının da yer aldığı film uyarlaması, özel efektler dalında Oscar almıştır. Filmde, stüdyo için özel olarak hazırlanmış devasa bir su tankı içinde bu mürekkep balığı filmin oyuncularıyla boğuşmuştur. James Mason’un Kaptan Nemo, Kirk Douglas’ın güçlü denizci Ned Land’i canladırdığı filmde, denizaltının tasarımı konusunda Verne’in kitapta yer verdiği ayrıntılara da olabildiğince sadık kalınmaya çalışılmıştır. Yönetmen Mike Todd’un Seksen Günde Devrialem’i ise en iyi film Oscar’ını kazanmasına karşın aktörlerine başarı getirememiştir. Filmin dikkat çekici yanlarından biri, aralarında Kayalık Dağlar koyunları, bufalolar, eşekler ve devekuşlarının bulunduğu 8.552 hayvanın filmde görünmüş olmasıdır.
Verne, yazarlığının ilk döneminde ilerlemeyle ilgili teknolojik iyimserliği ve dünyanın toplumsal ve teknik gelişiminde Avrupa’ya yüklediği merkezi rolü fazlaca öne çıkarmıştır. Bazı öngörüleri gerçekleşmiş olsa da, hayalgücü sık sık gerçeklikle çelişmiştir. Aya Seyahat’te öykünün anlatıcısı dev bir topla uzaya fırlatılır. Oysa zamanının sıradan bir fizikçisinin de söyleyebileceği gibi, fırlatılan modülün yolcularını ilk ivme sırasında ölmesi gerekirdi. Bu türden bir uzay silahı 18. yüzyıl tahayyülünde ortaya çıkmıştır; aslında bundan da önce 1655′te Cyrano de Bergerac Aya ve Güneşe Seyahat adlı bir parça yazmış ve öykülerinden birinde roketle uzay yolculuğuna yer vermiştir.
“Verne’in bu mamut topu fikrini ne kadar ciddiye aldığını söylemek zordur; zira öykünün büyük bir bölümü fevrice yazılmıştır… Muhtemelen böyle bir silahın yapılabileceğine ve bir mermiyi aya gönderebileceğine inanıyordu; ancak kalkış şokundan sonra tayfanın canlı kalabileceğine inanması mümkün görünmüyor.” (Arthur C. Clarke; Selam, Karbon Temelli İkiayaklılar!, 1999)
Verne’in önemli eserleri 1880′lerde yazıldılar. Geç dönem romanları insan uygarlığının geleceği üzerine kıyamet tahayyüllerinin etkisi altındaki fin-de-siècle havasını yansıtır. Sonsuz Adem adlı öyküsünde çok ileri zamanlarda bir bilimadamı 20. yüzyıl uygarlığının coğrafi felaketlerle çöküşünü keşfetmektedir ve “Adem ve Havva” efsanesi döngüsel bir gerçek haline gelmektedir. Fatih Robur’da (1886) Verne havadan ağır bir hava silahının ortaya çıkışını öngörür; ancak öyküyü devam ettirdiği bir sonraki kitabı Dünyanın Hakimi’nde büyük mucit Robur megalomaniden mustariptir ve yetkililerle bir kedi-fare oyunu oynamaktadır.
Verne, 1860′lardan başlayarak sakin bir burjuva hayatı sürmüştü. 1867′de kardeşi Paul’la birlikte Niagara Şelalesi’ni de ziyaret ettiği bir Birleşik Devletler yolculuğuna çıktı. Daha sonraları gemiyle çıktığı Akdeniz yolculuğunda Cebelitarık’ta, Afrika kıyılarında büyük bir hayranlıkla karşılaştı. Roma’da papa XIII. Leo kitaplarını kutsadı. 1871′de Amiens’e yerleşti ve 1888′de buradan meclis üyesi seçildi. 1886′da bir paranoyak olan yeğeni Gaston tarafından öldürülmek istendi. Saldırı sonucu bacağından yaralanan Verne kurtulsa da bacağı ömrü boyunca sakat kaldı. Yeğeni ise hiç iyileşemedi.
Verne 28 yaşındayken iki çocuklu bir dul olan Honorine de Viane ile evlendi. Büyük bir kır evinde ailesiyle birlikte yaşadı ve fırsat buldukça tekne gezilerine çıktı. Dayanışma ve güvene dayanan bir anarşizm kuramı ortaya atan Pyotr Kropotkin’e ailesini korkutacak ölçüde bir hayranlık duyuyordu. Ölümünden sonra yayınlanan Naufrages de Jonathan’ın kahramanının biçimlenişinde Kropotkin’in büyük etkisi olduğu düşünülür. Verne sosyalist kuramlara yakınlığı Matthias Sandorf’ta (1885) da yoğun bir biçimde sezilir.
Jules Verne hayatının son kırk yılllık döneminde hemen hemen her yıl bir kitap yayınlamıştır. Konu bakımından çeşitlilik gösteren ve dünyanın çeşitli yerlerinde geçen kitaplarına rağmen yazar çok fazla yolculuk yapmamıştır. Balonla tek yolculuğu pek kısa, yalnızca yirmi dört dakika sürmüştür. Hetzel’e yazdığı bir mektupta yazarın şöyle bir itirafına rastlanır: “Kafamı biraz rahatlatmam gerek. Kendimi kahramanlarımın olağanüstü maceralarına kaptırıyorum. Üzüldüğüm tek şey onlara eşlik edememek…” Verne’in eseri, altmış beş romanı, yaklaşık yirmi kısa öykü ve makaleyi, birkaç coğrafi çalışmayı ve opera librettolarını kapsar. Verne Amiens’te 24 Mart 1905′te ölmüştür. Eserlerinin bir kısmı birçok filme esin kaynağı olmuştur: Georges Melies Aya Seyahat’i (1902), Walt Disney Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ı (1954), Henry Levin Arzın Merkezine Seyahat’i (1959), Irwin Allen Balonla Beş Hafta’yı filmleştirmiştir. İtalyan ressam Giorgio de Chirocco, yazarın eseriyle yakından ilgilenmiş ve Metafizik Sanat Üzerine adlı makalesini Jules Verne’e ithaf etmiştir:
“Kim evleriyle, sokaklarıyla, klüpleriyle, meydan ve açık alanlarıyla Londra gibi bir şehrin metafizik öğelerini; Londra’da bir Pazar öğleden sonrasının hayaletimsiliğini; bir adamın, gerçek bir yürüyen hayaletin melankolisini, Seksen Günde Devrialem’in Phienas Foggs’unda ortaya çıktığı biçimde anlatabilenden daha yeteneklidir? Jules Verne’in eseri keyifli, avutucu anlarla doludur; romanı Yüzen Şehir’de bir buharlı geminin Liverpool’dan ayrılışının betimlemesini hala anımsarım.”
Eserleri
En çok bilinen eserleri aşağıda sıralanmıştır.Seksen Günde Devr-i Âlem (1872)
Denizler Altında 20.000 Fersah (1873)
İnatçı Keraban (1882)
Michael Strogoff (1876)
İki Yıl Okul Tatili (1886-1887)
Aya Yolculuk (1865)
Kip Kardeşler
Doktor Ox’un Deneyi
Dünyanın Ucundaki Fener
Bir Piyango Bileti
Meteor avı (1901)
Altın Yanardağ
Macellanya
Gezgin Cambazlar
Deniz Yılanı
Kahraman Fenerciler
15 yaşında bir kaptan
Dünyanın hakimi
Yüzen şehir
Bir gazetecinin yolculuk notları
Balonla Beş Hafta
Dünyanın Merkezine Yolculuk
Kaptan Grant’ın Çocukları
Karpatlar Şatosu
Esrarlı Ada
Kaptan Hatteras`ın Maceraları
20. yüzılda paris

7 Mart 2012 Çarşamba

Çöplerimiz birikmesin
Sularımız kirlenmesin
Yakıtımız tam yakılsın
Temiz olsun her şeyimiz.
 

Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım
Sokağımızla caddemiz
Köyümüzle, kentimiz
 

Temiz olsun hep çevremiz
Güzel olsun hep yöremiz.
Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım
 

Yaylada ovada dağda
Pırıl pınl bir doğada
Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım.
 

Erol YAVUZ

5 Mart 2012 Pazartesi


1Tokat İli Merkez Şehitler Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
2Tokat Turhal Derbentçi Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
3Tokat Turhal Yeşilalan Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
4Tokat Almus Kızıldere (Ataköy Beldesi) Kültür ve Dayanışma Derneği
5Tokat Başçiftlik Yeşilçam Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
6Tokat Niksar Geyikgölü Kültür ve Dayanışma Derneği
7Tokat Almus Kızılelma Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
8Tokat Almus Çambulak Köyü Kültür ve Yardımlaşma Derneği
9Tokat İli Gökdere Nahiyesi Musullu ve Çevre Köyleri Kalkındırma ve Dayanışma Derneği
10Tokat Almus Hubyar Köyü Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği
11Tokat Merkez Nebi ve Çevre Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği
12Tokat Almus Kınık Beldesi Kültür ve Dayanışma Derneği
13Tokat Merkez Acıpınar Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
14Tokat Turhal Karkın Köyü Aziz Baba Sosyal ve Kültürel Yardımlaşma Derneği
15Tokat İli Niksar İlçesi Mutluca Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
16Tokat Karakaya Köyü Kültür ve Yardımlaşma Derneği
17Tokat Niksar Pelitli Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
18Tokat Niksar Güzelyayla Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
19Tokat Turhal Eriklitekke Kültür ,Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
20Tokat Reşadiye Büşürüm Beldesi Kültür ve Dayanışma Derneği
21Tokat İli Şenköy Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
22Tokat İli Niksar İlçesi Ayvalı Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
23Tokat Merkez Eski Köyü ve Çevre Köyleri Kalkındırma ve Dayanışma Derneği
24Tokat Artova Bebekdere Köyü Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği
25Tokat Almus Sağırlar Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
26Tokat İli Niksar İlçesi Korulu Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
27Tokat İli Almus İlçesi Görümlü Kasabası Kültür ve Dayanışma Derneği
28Tokat Almus Gölgeli Beldesi Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği
29Tokat Turhal Çaylı Kasabası Kültür ve Dayanışma Derneği
30Tokat Hasanbaba Köyü Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği
31Tokat İli Merkez Ballıdere Köyü Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği
32Tokat İli Kemalpaşa Beldesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
33Tokat Sırçalı Köyü Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği
34Tokat İli Halilalan Köyü Yardımlaşma Dayanışma ve Kalkındırma Derneği
35Tokat Pazar Dereçaylı-Tepeçaylı Kültür ve Dayanışma Derneği
36Tokat Ahmetalan Köyü Kalkındırma, Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği
37Tokat İli Yeşilyurt Doğlacık Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
38Tokat İli Almus İlçesi Gevrek Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
39Tokat Almus Kuruseki Köyü Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
40Tokat Turhal Hasanlı Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
41Tokat Erbaa Keçeci Köyü Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği
42Tokat İli Reşadiye İlçesi Esenköy Sosyal ve Yardımlaşma Derneği
43Tokat İli Zile İlçesi Ankara'da Yaşayan Kozdere Köylüleri Dayanışma ve Kültür Derneği
44Tokat Zile Karabalçık Köyü Mensupları Yardımlaşma Derneği  
45Tokat İli Niksar İlçesi Gerit Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
46Tokat İli Artova İlçesi Yenice Köylüleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği
47 Tokat Pazar Tepeçaylı Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
48 Tokat Almus Salkavak Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
49 Tokat Niksar Şıhlar Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
 50 Tokat Almus Akarçay Kasabası Kültür ve Dayanışma Derneği
 51 Tokat Turhal Erenli Köyü Er Mahmut Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği
 52 Tokat Turhal Yenisu Beldesi Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği
 Tokat Turhal Kuytul Köyü Sosyal Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği
Tokat  ili Yamurlu Kasabası Kültür ve Dayanışma